Komşu Misafirliği Atina

Bunca zamandır dibimizdeki Yunanistan'a gitmek için sanırım eski iş arkadaşımın bir Yunan ile evlenmesini bekliyormuşum! Yunanistan'da ilk ayak basacağım şehir olan Atina'ya gidişimin işte böyle "hayırlı" bir sebebi vardı. Her şeyi fırsat bilen bünye; bu sebebi de gördü ve arttırdı; 5-6 günlük bir Atina gezisi! Düğün için gidiyorum ama gitmişken gezmek lazım, değil mi:)

GÜNCELLEME (10.12.2023): Bu yazıdaki bilgiler Kasım 2023 tarihinde yaptığım 5 günlük Atina gezisi sonrası güncellenmiştir. 

Atina
Akropolis eteklerine kurulu şehir Atina.

En baştan söyleyeyim 5-6 gün sadece Atina'da geçirmek için biraz uzun bir süre ama oradan yakın adalara veya başka şehirlere gitme planınız varsa neden olmasın... Bence hafta sonu gezisi için harika bir yer komşu Atina. Gündüzüyle, gecesiyle çok keyifli bir şehir. Bir başkenttesiniz  ama kesinlikle sakin bir sahil yerleşiminde hissediyorsunuz çoğu zaman kendinizi. İnsanlar sıcakkanlı ve rahat. Hayat Avrupa'nın mekanik sisteminden biraz uzak, biraz bizim gibi kaotik... Yani çok yabancı hissedeceğiniz bir şehir değil Atina gerek kültürü, gerek müzikleri, gerekse yemekleri ile...

Atina Yunan mitolojisi
Yunan mitolojisinden tanrı seçkisi; Pan ve Afrodit, Poseidon.

Birazcık Yunan mitolojisi ile ilgiliyseniz; hangi tanrı necidir, hangi tanrıça kime kızmış da onu hangi ağaca çevirmiş türevi mitolojik hikayeleri okuyup keyif alan biriyseniz kesinlikle doğru şehirdesiniz! Bol tanrılı, tanrıçalı bir gezi sizi bekliyor. Zaten şehrin adı bile mitolojiye dayanıyor! Merkezi Atina olan Attica bölgesinin ilk kralı; belden aşağısı yılan, belden yukarısı insan Kral Kekrops şehre adını vermiş. Fakat şehir o kadar güzelmiş ki tanrılar bu şehre ölümsüz bir isim vermek istemişler. Bunun için de tanrı ve tanrıçaların yarışacağı bir yarışma düzenlemişler Akropol'de. Şehrin ilk kurucusu Kral Kekrops da hakemlerden biri olmuş. Deniz tanrısı Poseidon meşhur üç başlı mızrağı ile taşa vurmuş ve yerden bir su kaynağı fışkırmış. Daha sonra sırayı; zeka ve sanat tanrıçası Athena almış. Toprağa bir tohum atmış ve hızla bir zeytin ağacı filizlenmiş. Zeytin ağacının daha etkileyici ve faydalı bulunmasıyla şehrin koruyucu tanrıçası Athena seçilmiş ve ona ithafen şehrin adı Atina olmuş. Zeytin ağaçlarıyla dolu şehirde, özellikle eski Agora'da gezerken tanrıça Athena'yı sık sık yad edeceksiniz...

Atina
Antik Yunan'ın kalbi Agora.

Havaalanından Şehre Ulaşım

Efsanelerden sıyrılıp günümüz Atina'sına dönelim ve geziye en baştan başlayalım. Bir saatlik kısa bir uçuş sonrası İstanbul'dan Atina'ya varıyorum. Havaalanından şehre ulaşım oldukça kolay. İki ulaşım seçeneği bulunuyor; bunlardan birincisi havaalanından kalkan metro/tren hattı. Yaklaşık 30 dakikaya şehir merkezine varıyorsunuz (bilet 9€). İkinci seçenek ise havaalanının hemen önünden kalkan otobüs. Şehrin farklı noktalarına giden farklı hatların en kullanılanı kuşkusuz X95 hattı. Yaklaşık bir saat süren yolculukla Syntagma Meydanı'na varıyorsunuz (bilet 6€). Atina kent merkezi oldukça küçük ve yürüyerek her yere ulaşmanız mümkün. Syntagma yani Anayasa Meydanı oldukça merkezi ve metro hattı ile istediğiniz yere buradan rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Şehirden öyle bir tarih fışkırıyor ki metro istasyonları bile müzeye dönüşmüş, çıkan kalıntıları sergiler durumda Atina'da.

Güncel yazılardan haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz 
 instagram/sezinlegez
→ facebook/sezinlegez

Atina'da kalacağınız süre boyunca toplu taşımayı sık kullanacaksanız 3 günlük veya 5 günlük kombine bilet de alabilirsiniz. Otobüs, troleybüs, tramvay ve metroda kullanabileceğiniz 5 günlük bilet ücreti 8.20€. Aynı şekilde her toplu taşımada geçerli ve ek olarak havaalanından geliş-gidiş için kullanabileceğiniz 3 günlük turist biletinin ücreti de 20€. Kalış planınıza göre bu seçenekleri de değerlendirebilirsiniz.

Atina
Yunan piyadeleri nöbet değişimini beklerken.

Atina Gezilecek Yerler

Syntagma Meydanı: Tüm yollar Roma'ya çıkar misali, Atina'da tüm yollar Syntagma'ya çıkıyor. Güneş batmaya başlarken varıyorum Syntagma Meydanı'na ve Parlemento Binasının önünde biriken kalabalığı fark edip, "orada birşeyler oluyor!" diyerek binanın önüne gidiyorum. Tam da tahmin ettiğim gibi; Yunan ordusunun ponponlu ayakkabılı, etekli, yün tozluklu piyadeleri Meçhul Asker Anıtı önünde nöbet değişimine başlamak üzere. Hareketsiz duran iki asker yavaştan hareket etmeye ve meşhur kaz adımı yürüyüşlerini yapmaya başlıyor. Pazar günleri saat 11.00'e doğru bir orkestra eşliğinde birliğin tamamı bu anıttan, sarayın arkasındaki Ulusal Bahçeler'in içinde bulunan koğuşlarına doğru geçit töreni yapıyorlarmış (izlemek isterseniz aklınızda bulunsun).

Atina
Öğleden önce ve sonra farklı kıyafetleriyle nöbet değişimi töreni.

Exarchia: Çok özgün bir seramoni ile başlayan gezim, akşamında Atina'nın anarşik bölgesi Exarchia'da devam ediyor. Sokakların graffitiler, yazılar, siyasal içerikli posterlerle dolu olduğu ve polisin giremediği bu bölge, tamamen isyankar ruhlu gençlerin egemenliğinde. Aslında bu bölgenin geçmişi biraz kanlı. 1973'te Yunanistan askeri cunta yönetimindeyken; Atina Ulusal Üniversitesi öğrencileri baskıcı rejime karşı protesto hareketi başlatarak Exarchia'da bulunan üniversite binasını işgal etmişler ve kitleleri direnişe çağırmışlar. 17 Kasım gecesi çevredeki evlere keskin nişancılar yerleştiren ordu, tankla avlu kapısından üniversiteye girerken bu keskin nişancılar da binaları yaylım ateşine tutmuşlar. Silahsız 20 öğrencinin hayatını kaybedip yüzlerce kişinin yaralandığı bu olay bir domino taşı etkisi yaratarak başka eylemlerin olmasına ve sonucunda da askeri cunta yönetiminin bitmesine neden olmuş. Her yıl olay mahallinde anma törenleri yapılmaktaymış.

Atina
Exerchia bölgesinden duvar resimleri.

Daha sonra üniversite binalarını geziyorum. Binaların içleri de dahil olmak üzere her yer graffitiler, yazılarla dolu. Exerchia bölgesi hem gece hem de gündüz göz atmanız gereken bölgelerden biri bence. Biraz tekin gibi durmayabilir ilk bakışta ama şehrin bu yüzünü de görmek kenti ve kültürünü anlamak için iyi olabilir.

Atina
Mimarlık fakültesinin içi ve dışı da duvar resimlerine teslim olmuş durumda.

Lycabettus Tepesi: Merdivenlerde, kaldırımlarda oturup bira içen gençlerle dolu sokaklarda biraz gezdikten sonra Atina'nın ışıklarla kaplı gece manzarasını görmek için Lycabettus Tepesi'ne çıkıyorum. Işıklarla kaplı dümdüz alanda, ilk göze çarpan tabii ki tüm ihtişamıyla Akropol Tepesi'nde yükselen ve "ben buradayım" diyen Akropolis oluyor. Düz bir alana yayılmış şehirde yer alan; Filopappos ve Lycabettus Tepeleri özellikle akşam, etkileyici bir şehir manzarası yakalamak isteyenler için harika noktalar.

Atina
Lycabettus Tepesi'nden akşam Atina manzarası.

Monastiraki Bölgesi: Deniz, bilmediğiniz bir şehirde yönünüzü bulmak için iyi bir referans noktasıdır her zaman. Denize kıyısı olmayan Atina'da ise bu görevi Akropol üstleniyor. Merkezin birçok noktasından görülebilen tepe, haritaya bile gerek duymadan şehirde kendinizi konumlandırmanızda oldukça yardımcı oluyor. Özellikle Plaka, Monastiraki gibi Akropol eteklerindeki yerleşimlerde balkonlardan, sokak aralarından tüm Atina'yı selamlayan Akropolis'i görmek gerçekten değişik  bir hissiyat.

Atina
Şehrin birçok noktasından sizi izleyen Akropolis.

İlk gün gezi rotam; Akropol'ün eteklerindeki Monastiraki ve Plaka bölgeleri. Bazen bilinçli bazen de sokaklarında kaybolarak gezerken farkına varıyorum ki haritada uzak görünen mesafeler aslında gayet yakın birbirine. Durum böyle olunca hedeflediğimden de fazla yeri gezmiş oluyorum ilk gün. Hatta kaybolmalarımı da sayarsak iki kere tur atmış bile olabilirim.

Atina
Monastiraki Meydanı.

Kaldığım otelin de olduğu Psyrri ve Monastiraki bölgesi konaklamak için bence çok başarılı bir seçim. Hatta benim gibi şanslıysanız odanızın balkonundan Akropolis'i gece gündüz izleyebilirsiniz bile. Bu bölgede kalmıyorsanız dahi en azından bir akşam Akropol manzaralı bir terasta bir içki yudumlamalısınız. Bu konuda en başarılı seçimler; "360 Cocktail Bar" veya "A For Athens" olacaktır.

Atina
Kaldığım odanın balkon manzarası.

Ermou Caddesi: Oldukça hareketli ve Akropolis'e çok yakın bu bölge; hem gece hem de gündüz gayet keyifli. Küçük dükkanların yan yana dizildiği dar sokaklar, bit pazarı, marka mağazaların dizildiği Atina'nın İstiklal Caddesi diyebileceğimiz Ermou Caddesi ve birden karşınıza çıkan antik dönem kalıntıları ile oldukça renkli ve keyifli bir bölge. Iroon Meydanı olarak geçen küçük meydan ve etrafındaki sokaklar boyunca sıralı renkli cafe ve barlara bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Atina
Iroon Meydanı etrafındaki sokaklar hareketli ve renkli.

Plaka Bölgesi: Atina'nın tarihinde 375 yıl süren bir Osmanlı egemenliği dönemi mevcut. Hatta Osmanlılar, Romalılardan sonra Atina'yı en uzun süre yöneten Helenik olmayan devlet olma ünvanını da taşıyor tarihte. Bu Osmanlı egemenliği süresince yerli nüfusun yaşadığı bölge olan Plaka semti, günümüzde bile bu farklılığını hemen hissettiriyor.

Atina
Plaka bölgesi.

Genellikle araç trafiğine kapalı dar sokakları, beyaz evleriyle kendinizi bir ülkenin başkentinde değil de sakin bir sahil kasabasında hissedeceğiniz meşhur bölge Plaka; kendinizi sokaklarında kaybetmek için mükemmel bir yer. Tasarım ve hediyelik eşya dükkanları, restoranlar, tavernalarla dolu Plaka, gündüz ayrı keyifli gece ayrı... Akropolis'in ışıkları ve tavernalardan süzülen Yunan ezgileri eşliğinde akşam yürüyüşü hatta tavernalarda raki veya uzo içmek "yapmadan dönme" listenizde yerini almalı!

Atina
Plaka bölgesinin meşhur merdivenleri akşam başka bir güzel.

Akropolis: Ertesi güne erken başlayıp Akropolis'in yolunu tutuyorum. Akropolis gezinizi günün erken saatlerine veya kapanmaya yakın akşam saatlerine almanızı öneririm çünkü güneşin dibinde oraları gezmek pek keyifli gelmeyebilir. Benim nisan sonunda gerçekleşen Atina gezim fazlaca güneşli, yaz havasındaydı. Buradan bir çıkarım yapabilirsiniz...

Atina
Antik Yunan'ın can damarı Agora'da Attalos sütunlu girişi.

Akropol Tepesi'nin eteğindeki Antik Yunan hayatının can damarı olan pazar yeri Agora ilk durağım. Zeytin ağaçları arasında oldukça geniş bir alanda yer alan kalıntılar ve Attalos Sütunlu Girişi olarak adlandırılan yapı, içindeki tarihi eserlerle beraber geçmişteki haraketli günleri hakkında bolca fikir veriyor. Büyük Agora alanında gezdikten sonra buradan çıkıp Akropol eteklerine doğru yükselen yolu takip ediyorum. İyice yükselip Mars Tepesi olarak adlandırılan büyük kayalık kütlenin üzerinde; bir tarafımdaki Parthenon manzarasının, diğer tarafımdaki panaromik Atina manzarasının keyfini çıkarıyorum. Saat 10.00 civarı ama turist yoğunluğu fazla. Agora girişinde kombine bilet aldığım için burada fazla sıra beklemeden içeri giriyorum. Akropolis giriş ücretinden de biraz bahsetmek gerek zira birçok müze giriş ücretine kıyasla pahalı. Sadece Akropol'e giriş bile 20€.

Atina
Akropol Tepesi.

Ben ise Agora girişinde önerilen, 5 gün geçerli ve Akropol'den başka 6 arkeolojik alana girişi de kapsayan kombine bilete 30€ veriyorum. Bu kombine biletlerin Akropol Müzesi ve Ulusal Arkeoloji Müzesi'nde geçmediğini göz önünde bulundurursak kombine bilet almaya gerek yok açıkçası. Bahsedilen diğer arkeolojik alanlar da zaten açık hava olduğu için Agora'yı gezerken veya Atina'da gezerken büyük bir kısmını görebiliyorsunuz.

Atina
Bilet alıp içeri girmeden de görebileceğiniz bir arkeolojik alan örneği.

Turist kalabalığının, kaygan zemin mermerlerinin ve güneşin işleri biraz zorlaştırmasına rağmen Akropol'ün zirvesine ulaşıyorum. Yunanca "yukarıda olan şehir" anlamındaki Akropolis'te yer alan yapı topluluklarından en önemlisi şehrin isim annesi tanrıça Athena'ya adanmış Parthenon. Şehrin giriş kapısı olan Propylaea yapısı, şehrin asıl kurucu kralı Kekrops için yapılan ve kadın şeklindeki sütunlarıyla meşhur Erechteion Tapınağı, Atinalılar'ın Persler'e karşı kazandıkları zafer sonrası zafer tanrısı Nike için yaptıkları tapınak ve Dionysus Tiyatrosu diğer yapı topluluklarından. Atina'nın en büyük tiyatrosu olan ve yaz aylarında bazı organizasyonların düzenlendiği Herodes Atticus Tiyatrosu da bol antik kalıntı arasında hala ayakta durmayı başaran yapılardan.

Atina
Kadın figürlü kolonlarıyla Erechteion.

Tarih boyunca atlattığı badirelerden sonra yine bile iyi durumda denebilir Akropolis. Bu badireler arasında; Pers saldırıları, Osmanlı döneminde barut deposu olarak kullanılan Parthenon'da yaşanan patlama ve 19. yüzyılda İngilizler tarafından yapılan tarihi eser kaçakçılıkları bulunuyor... İngilizler tarafından yapılan bu yağmanın en bilineni Lord Elgin tarafından yapılanı; bir kısmını Fransa'ya sattığı ve bir kısmını İngiltere'ye kaçırdığı eserler arasında Erechteion'un "karyatid"i yani kadın figürü şeklinde yapılmış mermer kolonu bile bulunmakta! British Museum'da sergilenmekte olan kaçak eserler hala İngiltere ve Yunanistan arasında bir tartışma konusu. Bu orjinal kolonlardan birini görmek için İngiltere'ye, beş tanesini görmek için ise Akropol Müzesi'ne gitmeniz gerekiyor. Çünkü Erechteion Tapınağı'nda gördüğünüz kolonlar da bir replika. Süpriz!

Atina
Akropolis Müzesi'nin girişinde sergilenen kalıntılar.

Akropolis Müzesi: Akropolis'ten çıkarılan tarihi eserleri daha detaylı incelemek isteyenler, Akropolis'in güney yamacındaki yolu takip ederek yeni Akropolis Müzesi'ni ziyaret edebilir. Ünlü mimar Bernard Tschumi imzası taşıyan müze 2009 yılında tamamlanmış. Akropol Tepesi manzaralı bu modern müze, içerisindeki eserler yanında müze binası olarak da ziyaret edilmeyi hak ediyor. Müzenin en alt katında yer alan antik yerleşim kalıntıları müzeye bilet alıp girmeseniz bile giriş terasından görülebiliyor (müze giriş ücreti 10€).

Akropolis Müzesi Atina
Akropol Tepesi manzaralı Akropolis Müzesi'nden manzaralar.

Ulusal Arkeoloji Müzesi: Sadece Akropol'den çıkartılan tarihi eserler ile yetinmek istemeyenler ise; çevre adalar da dahil olmak üzere çok daha geniş bir alan ve zamanı kapsayan eserleri görmek için Ulusal Arkeoloji Müzesi'nin yolunu tutabilirler (müze giriş ücreti 10€). Şehrin kuzey tarafında yer alan bu müze; en zengin Antik Yunan koleksiyonuna sahip ve dünyanın önde gelen ilk 10 müzesi arasında yer aldığı belirtilmekte! Antik çağlarda kullanılan kaplardan, yapılan heykelciklerden tutun da altın takılara, kocaman bronz heykellere kadar çok geniş ve hayranlık uyandırıcı bir koleksiyon sizi beklemekte bu müzede.

Atina
Ulusal Arkeoloji Müzesi'nin zengin koleksiyonundan örnekler.

Atina'da son günümü Saronic Adaları olarak geçen ve büyüklü küçüklü 11 adadan oluşan takım adalardan birine giderek değerlendirmeyi düşünüyordum ki 1 Mayıs nedeniyle feribot seferlerinin olmayacağını hatta şehirde açık bir yer bulmanın bile zor olacağını söylüyor bir esnaf. Bu durumda günübirlik Aegina Adası planlarım suya düşüyor ve 1 Mayıs Kutlamalarının yapıldığı Syntagma Meydanı'nda adeta şenlik havasında gerçekleşen kutlamaları izliyorum. Sabah sakin olan şehir öğleden sonra hareketlenmeye ve normal hayata dönmeye başlıyor. Anlaşılıyor ki 1 Mayıs'ta hayat o kadar da durmuyormuş:)

Atina 1 Mayıs kutlamaları
Şenlik havasında geçen 1 Mayıs kutlamaları.

Atina çevresinde bir yerlere gitme planlarınız olursa Aegina ve Hydra adalarını düşünebilirsiniz. Sorduğum birkaç kişi sonucunda bu iki adayı listenin üst sıralarına almıştım. Birkaç saat mesafedeki bu adalardan daha yakın bir noktaya gitmeyi düşünürseniz ise Atina şehrinin güneyinde bulunan plajlara şehir merkezinden kalkan tramvay hattı ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Atina'da Yeme İçme: Atina, kültürüyle olduğu gibi yemekleriyle de oldukça tanıdık lezzetler sunuyor. Onların mı bizim mi tartışmasına girdiğimiz yemekleri olsun, muhteşem deniz ürünleri olsun, Atina gezinizin damağınızda bırakacağı tat da bir başka olacak. "Atina'da nerede ne yenir?" sorunuza cevaplar bulmak için sizi Atina Restoran Rehberi yazısına alayım!

Tadı tanıdık komşu lezzetlerinden örnekler.

Beş yıl arayla yaptığım iki Atina gezisi çok keyifli geçiyor. Şehri, kültürü, yemekleri, insanları ile sıcacık ve hem tanıdık, hem de yabancı bu şehri, en azından bir hafta sonu için bile keşfe çıkmanızı tavsiye ederim. Sokakta reklam kağıtları dağıtanlar, garsonlar, esnaflar bile İstanbul'dan geldiğinizi öğrenince sıcacık bir "merhaba!" ile gülümsüyorlar... Türk ve Yunan insanları arasında bir husumet olduğunu düşünüyorsanız bu fikrinizi evde bırakın ve düşün yola!

Güncel yazılardan haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz 
 instagram/sezinlegez
→ facebook/sezinlegez

Zaman: 26 Nisan-2 Mayıs 2017 (1. Gezi)
               09-14 Kasım 2023 (2. Gezi)

Rota: İstanbul»Atina»İstanbul

Kadro: Ben, bizzat, kendim:)

Ulaşım:
İstanbul-Atina: Uçak (Pegasus ile 3 hafta önce alınan biletlerle gidiş-dönüş 400tl)
Şehir merkezi yürümeye çok müsait. Böyle olunca pek toplu taşıma kullanmadım. 90 dakika süresince geçerli metro biletleri 1,4
€ yani birçok Avrupa şehrine göre ucuz.

Konaklama: Hostel ve otel seçeneklerinin ikisini de denedim Atina'da.
* Pella Inn Hotel: 16
€ (6 kişilik dorm oda-1 gece). Adı otel ama aslında hostel. Yeri çok iyiydi, balkonumdan Akropolis manzarasını izledim gece-gündüz. Hostelde kalmak isterseniz tavsiye ederim.
* Ares Otel: 46
€ (2 yıldızlı otel-1 gece). Temiz, düzgün bir oteldi. Biraz merkeze uzak ama tavsiye ederim. Daha merkezi bir yerde yine aynı tarz bir otel isterseniz Cecil Otel'i de tavsiye edebilirim.

Masraf: 6-7 günlük bu gezinin maliyeti yaklaşık 400€ oldu.
               İkinci Atina gezisinin maliyet tablosunu detaylı eklemiyorum fakat euro bazında hemen hemen aynı (tabii ki tl'ye çevirince durumlar çok başka oluyor(!)).

* Parlamento Binası önünde piyade nöbet değişimini izle!
* Akropolis'ten Atina manzarasını izle!
* Exarchia bölgesini gez!
*
Lycabettus veya Filopappas Tepesi'nden gece Atina manzarasını izle!
* Plaka bölgesinin beyaz sokaklarında gündüz ve gece Yunan ezgilerinde kaybolarak gez!
* Işıklara bürünmüş Akropolis manzarasını bir terastan izle!
* Iroon Meydanı etrafındaki renkli sokaklarda gez!
* Adı yabancı, tatları tanıdık Yunan lezzetlerini rakı veya uzo eşliğinde tat!
* Ulusal Arkeoloji Müzesi'ndeki tarihe tanıklık et!


İlginizi Çekebileceğini Düşündüğüm Diğer Yazılar

X

Facebook Sayfamızı Beğenin!

facebook.com/sezinlegez